avrupa 2016 seyahati
TUR PROGRAMI
BRÜKSEL (12/07/2016-15/07/2016)
AMSTERDAM(15/07/2016-18/07/2016)
PRAG(18/07/2016-21/07/2016)
KÖLN(21/07/2016-23/07/2016)
ZÜRİH(23/07/2016-26/07/2016)
VİYANA(26/07/2016-28/07/2016)
BRÜKSEL(12/07/2016-15/07/2016 Warvick Brussels-Grand palece hotel )
1.GÜN:
(grand palace,)royal palace(kraliyet meydanı),avrupa parlamentosu
THY yollarının tarifeli uçuşuyla erken saatte brüksele uçuyoruz.Havaalanından trenle garnd palace için merkez istasyonuna gidiyoruz.Tren biletini satış gişelerinden veya makina otomatlarından alabilirsiniz biz biraz sıra bekleyip gişeden aldık .Merkez tren istasyonun da inince otelimiz 50 metere mesafede önce odamıza yerleşip eşyalarımızı bırakıyoruz.Ve hemen şehri keşfe çıkıyoruz.Otelimizin hemen arka sokagından Grand Palece denilen klasik altın kaplama binalarla çevrili meşhur meydanına ulaşıyoruz.Meydandaki binaların alt katlarında cafe ve restorantlar var.
Bira,patates,çikolata brükselin olmazsa olmazları,mis gibi kokular geliyor.meydanda biraz oyalanıp fotograf çekiyoruz.Sonrasında meydandan yukarı dogru yönelip tren istasyonunun üst tarafına geçiyoruz biraz yokuş gibi olan parkın içinden merdivenlerle tepeye çıkıyoruz tepede büyük bir heykel var. Buradan klasik şehrin kuş bakışı görüntüsü çok güzel.parkın içindeki saat çalarken heyleller hareket ediyor.
Sanat tepesinin bitiminde kente hakim konumda Saint Jacques-sur-Coudenberg kilisesi var.
Parkı bitirip devam ediyoruz avrupa parlementosu na gitmek istiyoruz bir kaç kişiye soruyoruz maps me kullanıyoruz .İnternet istemeyen yandex gibi çalışıyor .yaya ,araç ve toplu taşıma seçenekleri var. İstanbuldan çıkmadan gidecegimiz şehirlerin haritalarını önceden indirdik.Ama burada maps me bir tıkandı çünkü şehrin büyük parkı varmış onun yanından dolaştık .Sonuçta eski üsül vatandaşlara sorduk.Sağ tarafımızda Brüksel kraliyet sarayı var.gittigimiz yol güzargahında çeşitli ülkelerin konsoloslukları var .
Sonunda Avrupa parlemento binasına ulaşıyoruz.Binanın önünde üye ulkelerin bayrakları var.İnşallah bir gün Türk bayragınıda görürüz.Çok yakışır.
Avrupanın her yerinde genelde park kenarlarında yemek yiyebileceginiz tırlar var bu tırlar dan cafe gibi atıştırmalık yada güzel yemekler yiyebilirsiniz.Akşam olunca tırı toplayıp kapatıp gidiyorlar.Resimdeki tırda parlemento binasının tam karşısındaydı.
parlemento binasının tam karşısından bir taksiye binip otelimize geliyoruz .Yatıp uyuyoruz.Akşama otelden çıkıp gündüz gördügümüz grand placenin hemen arka sokaklarındaki fransız meşhur midyecisi LEON a yemek yemege gidiyoruz.
Leon nun midyesi meşhur. Midyeyi kabukları ile haşlıyorlar içinde birde suyu ile birlikte yaptıkları sos var kendiniz açıp yiyorsunuz .Ama eşim bizim midye dolmanın yerini tutmaz idiasında.
Grand Place nin yakınında çok şık bir pasaj var burada çok şık çikolatacı dükkanları hediyelik eşya satan dükkanlar var.pasajın adı: Les galeries royales saint hubert
Bu sefer meydanın tam zıt tarafına yürüyoruz .Burada da karşımıza minik meydanlar çıkıyor burada trafik işliyor ara sokaklar araç trafigine kapalı.tekrar ara sokaklara dalıyoruz.
Sokaklarda lokantalar barlar var sokak üstünde oturuluyor gece hayatı keyifli,
Aşagı caddeye iniyoruz burada bir geniş cadde var.Karşılıklı magazalar var .Yerel halk bu cadde üzerinde alışverişini yapıyor .Buluşma noktaları burası genelde polisler bu noktada ve kontrol halindeler.
Tekrar grand place a dönüyoruz saat 22.30 oldu ama hala hava kararmadı .Akşam üstü gibi alaca karanlık.Grand place nin bu kezde gece halini görüntülüyoruz.
Ara sokakladan birinde jaz bar görünce geri dönüp bara giriyoruz.Biraz caz dinleyip birşiler içiyoruz belçikanın biraları meşhur .
Artık hava iyice karardı otele dönerken grand placeden geçiyoruz.
2.GÜN:
(BRUGGE ,manneken pis)
Sabah otelden ayrılıyor otele çok yakın olan tren garına gidiyoruz brugge için biletlerimizi alıyoruz.alt kata peronlara inip bekliyoruz ışıklı panolarda trenin kaç dakikaya gelecegi ve nereye gidecegi belli.2. mevki bilet almışız zaten yolculuk 1 saat sürüyor trenler çok konforlu ve çift katlı 1.mevki almaya gerek yok.Sadece tren geldiginde vagonların üstünde numaralar var. siz 2 yazan vagona bineceksiniz Şansımıza görevli peronda brugge treni oldugunu çek ettikten sonra biniyoruz.Brugge geldigimizde trenden inince biraz yürüyoruz.Merkeze yaklaşınca kalabalıkda başlıyor.Bir masal şehri daha karşımızda 14. yüzyılda kalmış gibi
Kendinizi tarihi bir flimdeymişsiniz gibi hissediyorsunuz.Önce bir kafede oturup hafif birşeyler ve çayla kahvaltı ediyoruz.Sonra yarım saatlik tekne turuna katılıyoruz.Bu tekne turu mutlaka yapılmalı çok keyifli tarihi binaları nehirden görebiliyorsunuz.Turistlerin çok sık yaptıgı bir aktivite oldugu için kalabalık olmadan biz önce tekne turu yapıyoruz.
Tekne turu bitince tekneye bindigimiz köşede bir bira dükkanı var. Belki 600-700 çeşit bira var buraya oturuyoruz nehrin kenarında soguk biralarımızı yudumluyoruz.
Sonrasında markt denilen yemek mekanlarını içeren ve gene tarihi binalarla çevrili popüler mekana gidiyoruz.
Artık dönme vakti trenle gene 1saat gibi bir sürede central station a geliyoruz otele gidip biraz uyuyoruz.Akşamında begendigimiz bir restoranda yemek yemek istyoruz.boş restoranda istedigimiz yere oturamayınca kendi aramızda Türkçe konuşup garsonada ingilizce protestomuzu belli edip dışarı çıkıyoruz.Garson arkamızdan Türkçe seslenip istedigimiz yere oturup bize yemeklerle ilgili bilgi veriyor.
Yemek bitince meşhur Manneken Pis i görmeye gidiyoruz meydanın karşı köşesinden girince o yol üzerinde zaten kalabalıktan anlayabilirsiniz.Bu sokak üzerinden bir dolu çikolatacı dondurmacı ve hediyelik eşya satan dükkanlar var.çikolata alıp dondurma yiyoruz waffel kokuları çok güzel. iyice kendinizi şımarta bilirsiniz. Nihayet manneken pis(işeyen çocuk )heykeline ulaştık meşhur oldugu kadar büyük olaymış keşke küçücük bir heykel
3.GÜN:
(ATOMİUM,çizgi flim müzesi)
Sabah otel den çıkınca otele yürüme mesafesindeki çizgi flim müzesine gidiyoruz.Bizim gibi biraz daha yaşı büyüklerin hatırladıgı çizgi romanlar sergilenmiş.Red kit, şirinler filan var.Giriş ücretli çok da abartılacak bir şeyler yok.Ama burasıda kusur kalmasın diye gezdik.Otele geri döndük.Sonrasında ATOMİUM a gitmek için tren garına gittik.Garın hemen yanı metro içerden de geçiş yapabiliyorsunuz.Otomium için gerekli metro hattını seçip biniyoruz.
Atomium1958 yılında EXPO 58 fuarı için yapılmış sembolik bir eser.102 metre 9 çelik kürenin birleştirilmesiyle yapılmış.Sadece belli kuleye çıkabiliyorsunuz.yukarı çıkış ücretli .buraya kadar gelmişken elbette yukarıda çıkıyoruz.Yukarıdan kuş bakışı expo fuar binası hemen yanındaki minyatür park(her binanın minyatürünü yapmışlar vede için de birde çocuklar için oyun parkı vardı.
Dönerken metroya degil üsten giden tranvaya biniyoruz.Biraz yavaş ve dolanarak gitsede Brükselin yerli halkının oturdugu semtleri görüyoruz.
Akşamleyin biraz daha grand placa etrafında dolaşıyoruz.
4.GÜN:
(AMSTERDAM) (Ambasade Hotel)
Ertesi sabah 3 gündür görüp başı kalabalık olan Ton Ton Gabi nin dükkanında kahvaltıya gidiyoruz Büfeyi işleten beyfendi sizin isteginize göre sandoviçlerin arasına peynirleri .salam jambon vs koyuyor yanında çayıda vardı.Türkiye ye gelmiş ayvalıkta tatil yapmış çok sevdigini ögreniyoruz.
Sonrasında bavullarımızı alıp tren garına gidiyoruz Bugün Hollanda Amisterdam a trenle gidicez.Hızlı trenle 1 saatmiş ancak ben istanmbuldan biletleri alırken hızlı treni seçememişim bizim tren 3,5 saat de gidicek olsun yolculuk çok da keyifliydi.
Keyifli tren yolculugundan sonra Amsterdama geliyoruz.Merkez tren istasyonundan maps me kurup otelimizi arıyoruz.Otelimiz klasik Hollanda binalarından kanalın üstünde odamız hazır degil henüz bagajlarımızı bırakıp dışarı çıkıyoruz otelin arka köşesinde güzel bir restorant bulup bişiler yiyip içip dinleniyoruz.
Burası Amsterdam ın tarihi turistik şehir merkezi bisiklet deryası inanın çok rahatsız edici
birkere saga sola atılmış onlarca bisiklet görüntü kirliliği ikincisi her an size çarpabilirler yayalar rahat yürüyemiyor.Bisikleti öven zihniyet buraya gelip görmeli turistler ;bilen bilmeyen kiralamış çıkmış üstüne çok güzel bisiklet kullanırım kıskançlık degil ,ama çok rahatsız edici birde yol üstünlügü kendilerininmiş gibi fütursuz durmadan zil çalıp sizin beklemenizi yada kenara çekilmenizi istiyorlar.
Sonrasında otelimize dönüyoruz.Resepsiyondaki görevli delikanlı (TÜRK oldugumuz için diye düşünüyorum önyargılı)bize çatı katında daracık küçük bir oda veriyor.Ancak booking com. dan rezarvasyon yaptırdım vede odada seçtim odanın çatı katı olmadıgını biliyorum çünkü fiyat farkı vardı.İtiraz edip bookinden aldıgım rezarvasyon çıktısını gösteriyorum ve parasıda ödendi,epeyce benle mücadele ediyor müsaşt degil filan gibi derhal bookingi arayınca hemen arka tarafa çekip bankoya müdür oldugunu söyleyen bir hanfendi geliyor (çünkü booking de müşteri referansım kuvetli)Ve bize hemen 2. kattaki odamızı veriyor.Bunları yazdımki lütfen razı olamayın hakkınızı sonuna kadar savunun.Sonrasında odamıza yerleşiyoruz azıcık dinleniyoruz.
Üstü camla kapalı gezinti teknesine binmeye gidiyoruz.Tekne kanallarda dolaşıp amsterdamın
tarihi evlerini kanaldan görme fırsatı sunuyor.Bu binalar öyle darki eşyaları çıkarmak için dışarıdan dönen çarka baglı bir mekanizma yapmışlar.
Akşamında yemek yiyoruz.Ve meşhur red liht district denilen neon ışıklı genelevler sokagına gidiyoruz.Burası o kadar turistik olmuşki çocuklar dahil herkes burda aileler eşi çocugu bu sokaklarda geziyor.Biraz komik geldi ama görülcekler listesinde var.ortada kanal kaldıgı iki karşılıklı sokak daha çok turistlerin gezdigi yer. Daha ara sokaklara ve arkalara girerseniz iş tatsızlaşıyor elbetteki gerçek amacı için de kullanılıyor.Uyuşturucu mantar vs satışı serbest bunları satan bir dükkan bile var.Ben oralardan içicek bile almadın içinde bişi vardır anlamadan içeriz filan diye .
Sonrasında hemen yakınındaki amsredam DAM meydanına gidiyoruz.Bu meydan klasik binalarla çevrili ve çeşitli aktivitelerin yapıldıgı en çok turist çeken yerlerinden.meydanın bir yanında Madam Tussauds Müzesi var.Tahminiz üzere burası geçmişte yaşamış ve günümüzde yaşayan tanınmış kişilerin balmumu heykelleri ni sergiliyor.
Otele dönerken bir başka küçük meydana geliyoruz burada bir çok pub var.Gece hayatı hareketli.
5.GÜN:
(VOLENDAM)
Bugün Amsterdama 25 km mesafedeki gene turistik bir başka masal kasabası olan volendama gidecegiz.Tren garının içinden yürüyen merdivenlerden çıkınca şehir hatları otobüs terminaline geliyorsunuz.Buradan volendam duragını bulup belediye otobüsüne biniyoruz.Volendam a gelince zaten çogunluk otobüsten iniyor.Burası bir balıkçı kasabası gene kanallar üzerine kurulmuş bahçeler bakımlı evler çok güzel.Sahile dogru iniyoruz.Çiğ balık lekerda deniz mahsülleri vede her türlü içicek özelliklede bira var.
Sokaklarda dolaşırken karşımıza bir fotografcı dükkanı çıkıyor.Üstümüze otantik kıyafetleri giyip önceden hazırlanmış bir mizansen li platformda fotografımızı çektiriyoruz.tabiki ücretli ama buda hatıra olsun dedik Balıkçı ve karısı.
Sonrasında gezmeye devam ediyoruz.Bir yerde oturup biramızı içip bişiler yiyoruz.
Marken denilen balıkçı adasına giden feribotlar buradan kalkıyor.Biz vaktimiz kısıtlı oldugundan gitmek istemedik.Sonrasında indigimiz yerdeki otobüs duragına gelip amsterdama giden otobüse
biniyoruz.Yol üzerinde hollandanın sembolü olan yel degirmenlerini de fotograflıyoruz.
Otelimize gelip dinleniyoruz.Kanalda gezinti için özel teknelerde kiralanabiliyor,hatta içinde müzik aletleri çalan içkinizi yudumlayacagınız keyifli gezilerde organize ediliyor.
6.GÜN:
(Amsterdam,ice bar)
Otelden çıkıp çiçek pazarına dogru yürüyoruz .Kanallar üzerindeki ufak köprülerden geçiyoruz.
Otelin tam karşısında elektrikli araçlar için dolum pompası var.Elektrikli araç kullanımı artmış.
İce Bar a geliyoruz.bize enteresan geliyor.İçeri giriş ücretli buzdan heykeller ve buz kütleleri olan bir salon içerde müzik çalıyor.İçeri seans seans alıyorlar .size giymeniz için mont eldiven veriyorlar.ödediginiz ücrete bir içki dahil güzel bir ortam 20 dk ka sonra zaten siz çıkıyorsunuz başka grup giriyor .Oradan çıkınca Heikenen bira fabrikasına gidiyoruz.Kapının önüne bira kasalarından koltuk yapmışlar,içeri girip biranın nasıl yapıldıgını görmek paralı.Biz girmedik.Sonrasında gene dolaşa dolaşa otelimize dönüyoruz.Anne Frank in evine gidemedik çünkü önünde uzuzn bir kuyruk vardı.15 dk bekledikten sonra daha fazla bekleyemeyip döndük.Anne Frenk yahudi kızın saklandıgı ev olarak biliniyor.Gelmeden internetten bilet almak gerekiyormuş otel resepsiyonu bizim için randevu almaya çalıştı ama müsait randevu bulamadı.
PRAG(18/07/2016-21/07/2016) (Hotel kings court)
7.GÜN:
(prag tarihi şehir merkezi,astronomik saat kulesi,eski kent meydanı, karl köprüsü)
Amsterdam otelden ayrılıyor taksiyle hava alanına gidiyoruz ve yaklaşık 1 saatlik uçuşla prag'a geliyoruz Prag çek cumhuriyetinin başşehri.Tarihi şehir yüzyıllar öncesinden kalmış ve çok güzel.yine bir taksiye binip tarihi şehir merkezindeki otelimize gidiyoruz.Otelimiz İhtişamlı Belediye binasının hemen yanında klasik çok güzel bir bina odamıza yerleşip biraz dinlenip hemen tarihi şehir merkezine gidiyoruz,zaten 30 metre.
Tabiki herkes gibi kendimizi en önce; kalabalık olan astronomik saat kulesinin başında buluyoruz saat başı çalarken heykelcikler iki yanında kutucuklardan dönüp dışarı çıkıyorlar.Bu görsel olarak çok güzel saatin görselligide muhteşem.Ama bütün bunların dışında bütün astronomik bilgileri göstermek için özel olarak tasarlanmış.Saatin yanısıra tarihi,güneşin ayın ve dünyanın astronomik döngülerini ve konumunu güneşin doguş ve batış zamanını aynı zamanda da hıristiyan dininin kutsal günlerinide göstermekdeymiş,.Ama biz öyle birşey saate bakarak okumayı bilmedigimizden sadece saat başı çalarken(bir kaç sefer gittik)çıkan heykelleri görüntüleyip keyifle seyrettik.Bizim anladıgımız saat kulenin en tepesindeki göstergeydi(saatdi).Saat eski belediye binasının dış duvarına yapılmış.
Saat kulesinin tepesine asansörle çıkıyoruz.(ücretlimi hatırlamıyorum).Yukardan eski şehir meydanı
kuşbakışı gözüküyor. Tyn Kilisesi ,Eski belediye binası,St Nicholas Churc,Kafkanın bir dönem yaşadıgı ev meydanda ki binalardan bazıları.
Meydandan karl köprüsüne dogru gidiyoruz sokaklarda cam ve kristal hediyelik eşyalar satan dükkanlar var.meydanda ve saat kulesinin karşısında sıraya restorantlar var.Prag masal şehri gibi çok güzel klasik 14.yy kalma binalar var.
{152 }
Sonrasında otele geri dönüyoruz otele dönerken hareketli restorantlar ve hediyelik satan dükkanların oldugu celetna caddesinden geçiyoruz caddenin sonunda Barut kapısı(kulesi)var burası prag tarihi şehrin giriş kapısı gibi.
sonrasında otele gidip yatıp uyuyoruz akşamleyin otelden çıkıyoruz celetna caddesi üzerinde çek cumhiriyetinin foklorik gösterileri biraz dansöz biraz ateş gösterileri ile süslenmiş klasik şato benzeri otantik dekarasyonlu bir yerde yemege gidiyoruz.Süpriz Türk grubu ile karşılaşıyoruz keyifli vakit geçirip yöresel yemeklerden tadıyoruz.En önemli yemekleri ekmek içinde getirdikleri patates çorbası.
8.GÜN:
(TEREZİN toplama kampı,Vitava nehri Tekne gezisi,Prag Belediye Sarayı )
Sabah bir gün önceden aldıgımız terezin toplama kampı için tura katılıyoruz.Otelin tam karşısında pazar yeri var.Otobüsede burdan biniyoruz.Gene ingilizce grubuna katıldık tur rehberli ve yarım günlük,bizim işimize geliyor.Almanlar polonya ve degişik bölgelerden topladıkları yahudileri trenlerle bu kampa getirmişler .Çektikleri gerçekten insanlık dışı .68 km lik yolu 50 dkika kadar bir sürede gidiyoruz.İnsanların önce kampın girişinde tek tek kabül büroda üstlerindekilerini alıyorlarmış soyup kadınları ve erkekleri ayrı kouşa koyuyorlarmış,çocuklarıda ayrı alıp bir daha annelerine vermiyorlarmış bir rivayete göre öldürüyorlar ama rehber devşirmek için okutuyorlar filan gibi anlattı.Bir çok hikayeden bilindik yada duydugumuz bu zülmü görmek insanı rahatsız ediyor kamp gezisi bittikten sonra bir flim gösterdiler bu kampın ayrıcalıgı ve benim ilk defa duydugum bir reklam filmi çevirmişler yahudilerden oyuncular bu kampın çok rahat oldugunu gösteriyor yeni bir yerleşke olarak anlatılıyor ve insanlar paraları malları ve bavullarıyla bu kampa gönüllü geliyorlar kilometrelerce yol kala trenden inip yürüye yürüye bitap vaziyette kampa geliyorlarmış.Tabiki kampa girince bir daha çıkmak mümkün olmuyor.Aynı neslin bu kadar acılarla dolu geçmişi olan bir ırkın şu an araplara yaptıkları zulüm inanılır gibi degil.Sabahları kampana çalıyor ve insanları meydanda toplayıp agır işlerde çalışmaya götürüyorlarmış.
Praga dönünce vitava nehri gezinti teknesine biniyoruz.Nehirden klasik binaların görüntülüyoruz.
Sonrasında otelimize dönüp birazda yatıp uyuyoruz.Akşamında birşeyler yiyip terezin gezisi sonrası otelimizin hemen yanından biletlerini satın aldıgımız Muteşem ihtişamlı Belediye sarayının salonunda konseri dinlemeye gidiyoruz. Belediye binası muhteşem güzel bir bina gösteri salonuda çok güzeldi.
Konser den çıkınca karl köprüsünün ve tarihi şehir merkezinin gece halini görüntülemek istiyoruz.Geceside bir başka güzeldi.
9.GÜN:
(Prag kalesi,Prag eski şehir)
Sabah otelden ayrılıyor ve karl köprüsünü kullanarak karşı yakaya geçiyoruz.Karl köprüsü heykellerle süslenmiş ve kale tarafındaki bitiminde iki karşılıklı kulesi ve geçiti olan bir köprü.En turistik mekan.Köprünün bitiminde kafkanın müzesi var ve önünde birşeyler içebileceginiz güzel de bir cafesi var.Prag kalesi içinde Azlz Vitus katedrali var.Aslında prag kalesi bir kilise ve bir çok yapıyı içinde barındıran bir mekan.Klise muhteşem ihtişamlı; Dünyanın en büyük katedrallerinden biriymiş.Yukardan manzara çok güzel kaleyi gezmek ücretli,klise etrafındaki küçük 2 katlı evlerede müze yapmışlar miğfeler kılıçlar zıhlı elbiseler sergileniyor.bir kaç evede o günkü yaşam tarzını konu alan mizansenler yapmışlar.alt katlardaki dükkanlardan alışveriş yapabiliyorsunuz .Eşim gibi miğferlere zıhlı elbiselere meraklıysanız alışverişin tamda yeri.Biz aldık.Evlerin sıralandıgı ve renk renk boyandıgı bu yola Golden Lane (Altın Yol)adını vermişler.
{206}
Gezi bitince yokuş aşagı kompleksin arka tarafından çıkmayı tercih ettik.burada yol kenarına manzaralı bir cafe bile yerleştirmişler bizde oturup birer kahve içtik.
Sonra alt caddeye ulaşıyoruz.Vitava nehri boyunca yürüyoruz yol üzerinde heykellerle süslenmiş küçük parklar var nehrin ortasında iki üç küçük adacık var buralarda insanlar yeşilliklere uzanmış dinleniyorlar.Bizde aşağı iniyoruz biraz da burayı görüp gene eski şehir merkezine geliyoruz.Akşamına gene gündüzden gözümüze kestirdigimiz jaz bara gidiyoruz.
10.GÜN:
KÖLN(COLOGNE)(21/07/2016-23/07/2016 Eden Hotel Froham Dom)
Bugün Pragdan Köln e geçicez,Amsterdam dan Praga uçarken rain air easyjet gibi firmalardan ucuz uçak bileti aldıgımız için bagaj içi ve sırt çantalarını kabül etmediler iki tane bagaj içini yüksek bir paradan bagaj parası alarak sadece sırt çantalarımızla uçaga binebildik daha çok uçuşumuz var.Bu nedenle Pragdan bir büyük valiz alıp içine sırt çantamızın birini ve bir küçük uçak içi valizimizi koyuyoruz ve bagaja tek valiz parası ödemek istiyoruz.Aslında programı yaparken Pragdan direk İsviçre Zürih e uçmak istedik ama hem uçak seferli kısıtlı hemde çok pahalıydı köln den her iki şehrede çok fazla uçuş var bizde o farkı otele verip aynı paraya birde köln ü görmüş olduk.Otelimiz Köln katedralinin tamda yanında çok güzel bir yapı hemen arkasındada Hohenzollern Köprüsü var.Köprü ren nehri üzerine yapılmış.Köprü şu anda sadece demiryolu köprüsü ve yaya geçidi olarak kullanılıyor.
Köln e biraz geç geldik hemen otelimize gidiyoruz.Ve hemen yanındaki kiliseyi görüyoruz.Klisenin altındaki caddeye iniyoruz .Mc donalds açık bizde çok açız.Cadde üzerinde Türk restoranları büfeleride var.
11.GÜN:
(Köln Katedrali,Altstadt(Eski Şehir),Hohenzollern Köprüsü)
Sabahleyin otelimizdeki kahvaltıdan sonra hemen yakınımızdaki Köln Katendalini geziyoruz.Katedralin hemen önünden hop on hop off gezinti otobüsleri kalkıyor ve biz çok kısıtlı vaktimiz oldugu için bu tura katılıyoruz.
Tur bitince Altstand denilen Eski şehire yürüyoruz zaten kilisenin hemen yanından gidiliyor bu cadde üstünde restoranlar publar var .Sahile dogru inince Ren nehrinin kıyısı boyunca insanlar yürüyorlar parklarda dinleniyorlar bu sahil ),Hohenzollern Köprüsüne kadar devam ediyor.Burası da çok kalabalık
İnsanların buluşma yeri olmuş.
Şık bir pub bulup biraz oturup dinleniyor biralarımızı içiyoruz.(Bira sudan bile ucuz.)
Köprüden yaya geçebiliyorsunuz.Bu köprüden trenler geçiyor.Köprünün bir özeliği de aşıklar köprüsü olması köprüye bir dolu kilit asmışlar kilitlerin anahtarınıda ren nehrine atıyorlar.Böylece aşıklar nehirde bulunan anahtarlarla kilitler açılamadıgı sürece aşklarının sürecegine inanıyorlar.Avrupa Amerika da bir çok köprüde durum aynı.Bizde yatırlara ağaçlara çapıt asmakla benzer bir durum .
Otelimize çok yakın oldugu için akşamleyinde köprünün gece halini görüntülemek için çıkıyoruz.Kilisede ışıklanınca çok güzel gözüküyor.
12.GÜN:
ZÜRİH(23/07/2016-26/07/2016 Hotel st Gotthard)
(Bahnhofstrase,Grossmünster(Great Minster)(kilise),Fraumünsrer klisesi(churc of Lady)
Bugün otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra bir taksiyle havaalanına gidiyoruz.Şansımıza şöförümüz bir Türk .Bu gün İsviçre nin Zürih kentine gidiyoruz.Zürih de havaalanından tren tercih ederek zaten merkez tren istasyonuna çok yakın olan otelimize rahatca ulaşıyoruz.Sadece merkez tren istasyonu için bilet aldık.Hiç birşey yazmadan en önce söyliyeyim İsviçre gerçekten çok pahalı bir şehir Pahalı bir çok Avrupa şehrine gittik ama bura da yemek içmek de pahalı.Otelimiz Bahnhofstrasse üzerinde.Bu cadde merkez tren istasyonundan Zürih gölüne kadar uzanan marka dükkanların ve pahali magzaların bulundugu 1,5 km lik bir cadde.üzerinden de tranvay işliyor.Ama biz eski şehir merkezinin içinde oldugumuz için tranvayla işimiz yok.Otele gelince bir süprizle karşılaşıyoruz otel resepsiyonundaki görevli personel Türk.Böylece İsviçre bölümünde gitmek istdigimz dağlarla ilgili rahat bilgi alıyoruz.Bizim düşündügümüz programın biraz zor olucagına karar verip hazır tur satın almaya karar veriyoruz.Bizim düşündügümüzden biraz daha farklı bir turun bizim için daha keyifli olabilecegini söylüyorlar .Bizde ertesi sabah 9 da başlıyacak otobüs ile götürüp getirecekleri Luzern turunu seçiyoruz.Tur çok pahalıydı ama buraya kadar gelmişken gitmeye karar verdik.
Ertesi gün için turumuzuda satın alınca hemen etrafı dolaşmaya çıkıyoruz.İsviçre kendine özgü degişik mimarisi ile ortasından geçen nehri ve geniş gölü ile etrafını çeviren dagları ile gerçekten kart postallık.
{310]
Akşamında gene resepsiyondaki görevlililerin yönlendirmesi ile rezervasyon yaptırıp Grossmünter (protestan klisesinin) yakınlarında popüler bir restorant da peynir fondü yemege gidiyoruz.Giderken zürihin altstand denilen klasik şehir merkezini geziyoruz .İçeri girince agır bir peynir kokusu alıyorsunuz peynir fondü şöyle birşey ortaya altında yanan bir gazocagı üzerinde içinde erimiş peynir olan bir tencere geliyor içinde uzun saplı çatalları var siz lokmalanmış getirilen ekmekleri peynire daldırıp yiyorsunuz biz sevdik ama söylemeden yapamıycam bizim kuymak yada mıhlamanın yanından geçemez bizimki çok daha güzel belkide lezzet alışkanlıgı.Ancak bu peynir ekmegi şık bir restorantta bir kuzu fiyatına yedik. Olsun tatilde para hesabı yapmak yok .Bir yerden sonra bırakıyorsun kendini akışına :)
Yemekten sonra gene yürüyerek (300-500 metre zaten)otelimize dönüyoruz.Bu bölgede birçok restorant pub var.Zaten turistik bir bir bölge.
13.GÜN:
(luzern, Lurzern aslan anıtı,Kapell köprüsü,Pilatus dağı,heidi nin yaylaları)
Dokuzdaki lurzern gezisi için tren garının arkasındaki otobüs alanına gidiyoruz.Burası tur otobüslerinin hareket alanı ,turumuzun oldugu otobüsü seçiyoruz tabiki İngilizce rehper seçtik.Lurzern Zürih e 55 km mesafede isviçrenin daglarla çevrili lurzern gölü kıyısına kurulmuş bir şehri.Göl 4 ayrı kantona sınır oluşturdugu için dört kanton gölü de deniyor.Yolculuk başladı otobüs yemyeşil uzanan yaylaların arasından gitti.Doğası harika sanki heidi nin koşuşturdugu yeşilliklerde hissediyorsunuz kendinizi.Yol üzerinde ağaç zurih klasik ( köy) evlerin de kahvaltı ve yemek veren restorantlar da vardı.Kendimiz araç kiralamış olsak asla es geçmeyip kahvaltı yapardık.Ama tur otobüsü durmadı.Sadece seyretmekle yetindik.Buranın inekleri dananalrı bir başka güzel sanki hergün yıkanıyorlar çayır çimende bakımlı villa bahçeleri gibi sonradan sorarak öğrendikki gerçekten çayırı biçiyorlarmış.
Sonunda Lurzern şehrine geldik .İlk önce Lurzern aslan anıtına götürdüler.Anıt 1792 Fransız devrimi esnasında Paris Tuileries sarayını muhafaza eden isviçreli askerlerin öldürülmesi üzerine yapılmıştır.kayayı oyarak yapılan aslan heykeli bedenine mızrak saplanan ve ölmek üzere olan bir aslanı betimlemekte.Sonrasında Zürih şehrine girerken sizi tahta köprü(Kapell Köprüsü)karşılıyor otobüs bizi bir noktada bırakıp serbest zaman verdi .Bu köprü ve etrafındaki klasik binalar klise lurzern in tam merkezi.Bizde inip dolaşıyor ve fotogaflarımızı çekiyoruz.
Sonrasında tekrar otobüse binip gondol denilen teleferigin kalkış noktasına geliyoruz.İlk bindigimiz teleferik 4-5 kişilik 2.istasyonda iniceğimizi söyledi rehber hanım.teleferikden aşagıdaki manzara çok
güzeldi.2. istasyonda iniyoruz buradan 10-12 kişilik daha büyük kabinli bir teleferige geçiyoruz Pilatus dagının zirvesine çıkacağız önce tırmanıp tepe bitince birden aşağı düşüyor gibi oluyoruz iki nokta arası uzak ve telefirik diregi ile desteklenmiyor çokda heycanlandık.Pilatus dağının zirvesinde bir büyük restorant kafe yapmışlar.Bizi aşağı fotografını koydugum değişik bir alet çalan bir gurup karşıladı.Manzara bulutlu sisli dağlar çok güzel.Sonrasını fotograflardan görebilirsiniz.Birşeyler atıştırdık.içtik.Aşagı 90 dereceye yakın egimli bir tranvayla(Finikülerle) inicez.Biraz ürksekde korktugumuz gibi olmadı içinden çok anlamıyorsunuz ve çok yavaş iniyor.Manzara da çok güzeldi.
Aşagı inince buradanda klasik bir vapura binip lurzern gölünden kıyıları çayırı çimeni seyrederek şehir merkezine geri dönüyoruz.Buradan da otobüslerimize binip Zürih e geri dönüyoruz.
Akşamın da Lindenhof tepesine çıkıp Zürih in gece halini görüyoruz.Lindenhof tepesinde bir minik park var heykelli birde havuz var.Parka çıkan sokaklar taş döşeli ve tarihi evler genelde restore adilmiş.
14.GÜN:
(Zürih gölü,eski şehir)
Bugün otelden aşagı ünlü alışveriş caddesinden zürih gölüne dogru magazaları geze geze iniyoruz.Zürih gölüne ulaştıgımızda etrafında parklar var gölün arkasındaki dağlara sırtını vermiş yerleşimi ile göüntüsü çok güzel olmuş.Ünlü ( Bahnhofstrase) alışveriş caddesininhemen paralelinde limmat nehri akmakta bu nehrin iki kıyısı boyunca uzanan caddeler zürih nehrine kadar uzanıyor nehrin üzerinde köprüler var.nehrin (Grossmünster)kilisesi tarafında arasokaklarda birçok restorant bar cafe var hele bizim istiklale benzer 1 kmlik bir sokak varki gecede burası hareketli oluyormuş birz gündüz burada bu sefer et fondü yedik bu sefer fondüde kızgın yağ getirdiler etleri içine daldırıp 1-2 dk bekleyip yiyorsunuz peynir fondüden daha çok sevdik.
{356}
Otele dönerken Zürih füniküler (Polybahn) a binip yukarı çıkıyoruz.İsviçre denince olmazsa olmazı olan bu aktivasyonuda kaçırmıyoruz.Yukarda üniversite varmış onun için daha çok örenciler kullanıyormuş.Yukardan manzara güzeldi.hava yagışlı biraz sislide olsa çekebildik.Başlangıç noktasında füniküler kabini bir binanın içinden geçiyor gibiydi .Bize ilginç geldi kısa sürede seyir tarasına ulaştık.
15.GÜN:
Viyana (26/07/2016-28/07/2016 Steigenberger hotel Herenhof)
(hofburg imparatorluk sarayı,aziz Stephan kataedrali,viyana devlet operası,veba anıtı)
Bu gün zürihten viyanaya uçakla gidecegiz.Tren kullanarak yarım saatlik yolculukla havaalanına ulaşıyoruz.
Otelimiz hemen Hofburg İmparatorluk Sarayının karşı çaprazı gibi önce otele gidip odamıza eşyalarımızı yerleştiriyoruz.Sonra hemen etrafı keşfe çıkıyoruz.İlk olarak veba sutünunun da üstünde bulunduğu Graben caddesi.Bu cadde üzerinde karşılıklı kafeler meşhur Schnitzel yiyebileceğiniz restorantlar var.AzizStephan Katatralide bu cadde üstünde. veba sütunu Veba salgınında ölenlerin anısına dikilmiş.Bu arada meşhur DEMEL pastanesinde o klasik salonunda pastayla çayımıda içtim.
Otelimize dönmeden önce Holfburg sarayının karşısında bulunan Spanish Riding School (İspanyol Binicilik Okulu) nu görüyoruz saat uygun olmadığı için açık olan kısmından atları görüyoruz .Hemen yan binada akşam için tamamen turistik bir gösteri olduğunu fark edip biletlerimizi alıyoruz.Ve otelimize dönüp biraz dinleniyoruz.Akşam otelden çıkıp meşhur Schnitzelimizi yiyip gösteriye gidiyoruz küçük klasik bir binada biraz opera dinletisi biraz bale gösterisi biraz vals le süslenmiş klasik ama bilinen eserlerden bir demet yapmışlar bizim hoşumuza gitti ama klasik müzik meraklıları bir çok arkadaşımdan biliyoırumki onları tatmin etmiyecektir onun yerine az sonra fotoğraflarını koyacağım o muhteşem opera binasında bir müzik dinletisi yada opera seyretmeyi tercih edebilirsiniz. Biz çokda müptela olmadığımız için pragda ki bir doz bize yetti.:)Sonrasında şehrin akşam halini görmek için yürüyoruz Opera binası muhteşem gözüküyor fotoğraflarımızı çekip ertesi gün için uyumaya gidiyoruz.
2.GÜN:Schönbrunn Sarayı,BelvedereSarayıg,Grinzing şarap evleri,Hundertwasservillage
Kahvaltının ardından otelden öğrendiğimiz U4noluuban trenine binerek Schönbrunn Sarayı naulaşıyoruz. Bizim gittiğimiz tarihde içini gezemiyecegimiz kapalı olduğu söylendi onun için iç salonlarını göremedik maalesef bahçeyi gezip fotoğraflarımızı çektik ve Belvedere sarayını görebilmek için döndük.Belvederesarayıda çok ihtişamlıydı. Avusturyalı Sembolist ressam GustavKlimt tarafından altın varak, gümüş ve platin içeren bir tuval üzerine yapılmış yağlı boya tablo ismi öpücük(Der Kuss)Sarayın müze bölümünde sergilenen en önemli eserlerden biri.Zaten hediyelik eşya satan dükkanlarda bu tablodaki resmin kullanıldığı değişik eşyalar var.
Belvedere sarayından çıktıktan sonra toplu taşıma kattlarımızı doldurduk ufak bir bayiden ondan ögrendiğimiz otobüs hattıyla Viyananın minik bir kasabası yada ilçesi olan şarap evlerinin olduğu kısmen turistik olan Grinzing e geldik .Begendigimiz bir şarap evine oturup yanında söylediğimiz aparatiflerle şaraplarımızı içtik buranın özellikle elmaşarapı meşhur ama biz beyaz da kırmızıda denedik .Yıllar önce geldiğimden biliyorum burada akşamları akardion kemanla bizim İstanbul Kumkapı tarzı çalgıcılar oluyor ancak vakit akşamüstü gibiydi geceye kalmak istedik ama taksi olmadığını fark ettik.otobüsün son saatiyle gerilmek istemedik onun için nispeten makül bir saatte otobüse binip döndük.Buradanhunderwasservilage denilen semte gittik binaların dışını değişik şekillerde rengarenk boyamışlar fotoğraflarımızı çektik.
3.GÜN:Holfburgsarayı,Parlemento binası,WienerRathaus (viyana belediye binası)
Bugün Türkiye ye dönüyoruz.eşyalarımızı topladık öğleye kadar vaktimiz var otelin hemen karşısındaki holfburg sarayını kapısından girdik aslında burası bir koplex arka kapıdan çıkınca kocaman bir park çıktı karşımıza.Buradan bir diğer etkileyici yapı Parlamento binasını görüyoruz.hemen karşısı gibi Viyana Belediye binası var.(Wien rathaus)Bu binanın önü karnaval alanı gibi binanın ön tarafında gezici araçlarda yiyecek içecek özellikle viyananın biraları satılıyor kimi portatif açılan masa sandelyede kimi elinde bira patates yiyordu bizsiz olurmuuu ?Sonrasında ötele dönüp bavullarımızı alıp geldiğimiz istasyondan CAT le havaalanına dönüyoruz değişik kültürler farklı iklimler klasik tarih kokan şehirler ama illede vatanım diyipTürkiyeye yorgun dönüyoruz.
{5159]