Yurt Dışı Gezilerim

Portekiz Gezisi

PORTO (07/08/2017-09/08/2017 PORTO RIVER HOTEL)
1.GÜN:
(1.luis köprüsü, ribeira meydanı, sao francisco klisesi, Aliados meydanı, palacio da bolsa, sao bento tren garı, clerigos kilisesi, liveria lello kitapçısı)

İstanbul dan sabah saati Portoya uçuyoruz. Porto hava alanından çıkınca taksi ile ribeira  bölgesindeki  douro nehri kenarındaki ve 1. Luis köprüsüne bakan tarihi binadaki otelimize yerleşiyoruz. Luis 1. köprüsü Portonun en önemli simgesi ribeira ile gaia bölgesini birbirine bağlıyor. Üst kattan tramvay geçerken alt kattan araç geçişi yapılıyor. Yaya geçmek de mümkün ki turistler en çok yaya geçiyor gaia bölgesi şarap tadım evleri ve sahil yürüyüş için düzenlenmiş. Bu yakada bir çok şarap tadım evi ve alışveriş yapabileceğiniz şarap dükkanları var. Sokaklar grafiti resimlerle süslenmiş. Otele vardığımız gibi biraz dinleniyoruz.

Resim: Porto river otelindeki odamızdan 1.luis köprüsü ve ribeira meydanı

Resim: Porto river otelindeki odamızdan 1.luis köprüsü ve ribeira meydanı

Hemen otelin önünden kalkan douro nehri üzerinde gezinti yapan turistik tekneye biniyoruz ve denizden Portoyu seyrediyoruz Okyanusa bağlanan yere kadar keyifli bir tekne gezisi yapıyoruz. Tekneden inince; yürüyerek Porto sokaklarını geziyoruz. Porto tepelik bir şehir biraz yokuş tırmanıyoruz, ama şehri gezmenin en güzel yolu bu. Şehrin sokakları ve bazı binalar çinilerle süslenmiş.

Resim: Douro nehri gezinti teknesi

Resim: Tekneden ribeira meydanı

Resim: Sokakta bir duvar çini ile süslenmiş

Sahilden yukarı doğru  çıkarken ilk karşınıza gelen bina sao francisco klisesi. Klisenin içi bir çoklarında olduğu gibi muhteşemdi.

Biraz daha yukarısında ise karşınıza şehrin turistik ve en merkezi yeri olan Aliados meydanı geliyor. Meydanın bir yanında palacio da bolsa (borsa sarayı) binası var.
 
Resim: (avanida dos aliados)aliados bulvarı ve belediye binası


Tarihi tren garı (sao bento tren istasyonu) bir başka sanat eseri. Binanın içindeki duvarlar da Portekiz’in ve Portonun tarihi,mavi çinili ve porselen fayanslarlarıyla  resmedilmiş.
 
Resim: Tarihi tren garı(sao bento)


Tren garından biraz sol yukarı tırmanıyoruz. Karşımızda clerigos kilisesi (torre dos clerigos). Kule zaten şehrin yüksek tepesinde bir de 240 basamakla üst katına çıkabiliyorsunuz. Tepeden şehir kuşbakışı görülebiliyor. Ama biz  tırmanmak istemedik. Kulenin  hemen karşısında meşhur kitapçı (harry potter yazarına ilham olan kütüphane) liveria lello var. 1906 yılından kalma bir klasik bina. iki katlı binanın merdiven ve tavanı çok güzel bir mimariye sahip, çook uzun kuyruk olduğu için içeri girmeyip dışarıdan fotoğraf çekiyoruz.


Resim: LİVERİA LELLO

Dönerken şehrin alışveriş caddesi rua de santa catarinadan geçerek sahile aşağı doğru iniyoruz. Bu cadde şehrin turistik merkezinde bulunuyor. Karşılıklı mağazalarda bir çok markanın şubesi var. Ama bizim amacımız gezmek olduğu için bu tarz alışverişle ilgilenmiyoruz.

Dönüşte portonun meşhur balıklarından (cod fish yani morina balıgı) yiyoruz. Bizi tatmin etmiyorbizim lüferin, istavritin, mercanın yanından bile geçemez. Ağustos ayı olmasına rağmen hava 17 derecelerde, biraz üşüdük.



Yemekten sonra 1.luis köprüsünün alt katından karşıya gaia bölgesine geçiyoruz şarap tadım evleri kapanmış ve biz yorgun olduğumuzdan şöyle kordon boyunda turlayıp otelimize geri dönüyoruz.

Resim: Gaia bölgesi sahil yolu şarap tadım evleri.

Resim: Gaia bölgesi sahil yolu şarap tadım evleri.
2.GÜN:
(borsa sarayı, porto katedrali(şatosu), gaia bölgesi şarap tadım evleri)
Sabah otelimizin önündeki terasta nehire ve ribeira meydanına karşı kahvaltımızı yapıyoruz. Sonra  borsa sarayını gezmeye gidiyoruz. Sarayın içi her saray gibi görkemli, altın kaplama süslemeler güzeldi. İçerisi  gruplar halinde ücretli geziliyor. Biz ingilizce grubu ve rehberle gezdik. Ama diğer lisanlarda vardı. Bir grup geziyi bitirmeden öbür grubu almıyorlar. Yerdeki karolar da güzeldi. Giriş  holündeki tavanda her milletten ülkelerin bayrakları vardı. Üzgünüm ki TÜRK bayrağı yoktu. Sarayın cam tavanı ve Arap salonu oldukça ihtişamlıydı.

Resim:Palacio da bolsa


Resim:Palacio da bolsa

Resim: Borsa sarayı arap salonu


Resim: Borsa sarayı arap salonu


Çıktıktan sonra yürüyerek  1.luis köprüsünün ayağına geldik.(bu arada çok şık ufak tefek porto temalı hediyelikler aldık) köprünün hemen ayağından yukarı çıkan teleferiğe bindik. Çıktığımız yerde şehrin simgesi olmuş PORTO KATEDRALİ(ŞATOSU) vardı. Eskiden katedraller şato şeklinde inşaa ediliyormuş. Şehri savunmak amaçlı kullanılıyormuş. Katedral bahçesinden Porto ve douro nehri kuşbakışı güzel görünüyordu.

Resim: 1.luis köprüsü üstünden porto manzarası


Resim: 1.luis köprüsü üstünden porto manzarası


Sonrasında bu sefer köprünün üst katından gaia kısmına geçtik. Karşıya geçince hemen karşınıza teleferik çıkıyor, teleferik sahile şarap evlerine sizi indiriyor. Oradan teleferiğe binip aşağı indik teleferikten de bu sefer ribeira bölgesini keyifle seyrediyorsunuz. İnince bize bir de anlaşmalı şarap evinden tadım bileti verdiler teleferiğe ödediğiniz ücretin içinde; bir tadım bedavaydı. Orayı bulduk. Şarabımızı tattık ama eşim şarap meraklısı olduğu için biz çok daha başka bir yere gidip peynir tabağı ile şarap içtik. Tüm tadımlar ücretli; paket program hazırlamışlar 3 çeşit 5 çeşit denediğinize göre ücret alıyorlar. Eşim şaraplara meraklı; biz porto şaraplarını tatlı bulduk. Hemen hepsi çok şekerliydi. Yine de ortam keyif verdi, dinlendik günün yorgunluğunu attık. Bu yakadan kaldığımız otel tam karşımızda duruyor. Eski portekiz evleri eski şehir dokusunu bize yaşattı.



Otelimize dönüp dinleniyoruz. Akşamında önce yemek yiyip sonrasında  otele yakın bir mekanda fedo dinliyoruz. Konservatuarlı gençlerden dinlediğimiz fedo ve şarap çok keyif veriyor. Bu arada Nata denilen Portekizin meşhur tatlısını yemeyi ihmal etmiyoruz.
 





 
Resim: Nata tatlısı ve fedo


Resim: Nata tatlısı ve fedo

LİZBON(09/08/2017-12/08/2017  INTERNACİONAL DESİNG HOTEL)
3.GÜN:
(rassio meydanı, belem kulesi, portekiz kaşifler anıtı, jerenimos manastırı, santa justa asansörü)
Otelde kahvaltı sonrası douro nehri boyunca doğuya doğru yürüyoruz. Sonrasında otelimize dönüp bir taksiyle Lizbon a uçmak için  havalimanına gidiyoruz. Biz hep kabin içi bagajlarla seyahat ediyoruz, iki yönden avantajlı bagaj vermek ve almak için bekleme zahmeti yok ve havalimanlarından tren, metro servislerine rahat biniliyor. Taksiye binerken sorun olmuyor.

Lizbon a varınca havalimanı servis otobüsleri ile merkezdeki otelimize çok rahat ulaşıyoruz .Otelimiz tam da ROSSİO meydanı köşesinde daha çok kullanılan adıyla (praça de d.pedro ıv). ELEVADOR DE SANTA JUSTA (tarihi santa justa asansörü) otelimizin 100m mesafesindeydi. Önce otelimize yerleşip biraz dinleniyoruz.
 
Resim: Rassio meydanı


Kaldığımız lokasyona nispeten uzak olan Belem kulesi için hemen otelimizin karşısındaki hop on hop off otobüslere (turist otobüslerine) biniyoruz. Eski şehir merkezini dolaşarak tejo nehri kıyısındaki jerenimos manastırının önünde iniyoruz. Hop on hop off  otobüsün son sefer saatini soruyoruz. Geri gitmek için gene aynı durağı kullanacağımızı öğreniyoruz. Manastıra arkanızı verirseniz tam karşınızda  PORTEKİZ KEŞİFLER ANITI var. Caddeyi karşıya geçiyoruz ve biraz yan tarafında BELEM kulesi var.
 

Resim: Belem kulesi

Resim: Portekiz kaşifler anıtı

Fotoğraflarımızı çekip biraz sahil boyu yürüdükten sonra tekrar jerenimos manastırınınn önüne geliyoruz. Manastırın sağ tarafındaki sokağın köşesinde Portekizin meşhur tatlısı nata (pastel de nata) yapan ve bu tatlıyla özdeşleşmiş BELEM pastanesi var. Eskiden kiliseye gelir için rahibeler yapıyormuş. Zamanla tüm Portekiz pastanelerinde yapılmaya başlanmış. En meşhurlarından biri bu pastane dolayısı ile önünde uzun bir kuyruk var ama biz beklemedik. Otelimizin karşısındaki pastane de çok başarılıydı. Biraz bizim milföy pastayı andırıyor, tarifini sır gibi saklıyorlar. Ben çok sevdim otele her giriş çıkışta yedim. Hop on hop off otobüse binip geri geliyoruz. Etrafta biraz daha yürüyüş yapıyoruz ve bize çok yakındaki SANTA JUSTA asansörünü görüp, binip yukarı çıkmak için kuyruğa giriyoruz.

Asansör kabini altı kişilik. Altışar kişi binebiliyor nispeten uzunca bekledikten sonra binip çıkıyoruz tabii ki tam bir klasik asansör. Yukarı çıkınca LİZBON kuşbakışı görülebiliyor biz yukarı çıkana kadar hava karardı. Biz de gece halini resmettik. Ancak ertesi gün öğrendik ki tam da klasik asansörün 10 metre yanında yukarı mahalleye çıkan pasajın girişinde 10kişilik yeni yapılmış bir asansör varmış. Bu asansörden de klasik asansörün  terasına girilebiliyormuş. Beklemekten sıkılanlar için bir not olsun.



 
 
Resim: Santa justa asansörünün üst balkonundan Portekiz
 

Akşam rossio meydanında güzel bir yemek yiyoruz Porto dakilerden farklı, tatlı olmayan güzel şarap içiyoruz. Sonrasında otelin karşısındaki pastaneden nata yiyip otelimize dönüyoruz.
4.GÜN:
(rua augusta takı, sintra kasabası, sintra pena palace, roca burnu)
Otelimizde yaptıgımız kahvaltıdan sonra, etrafta gezinmek için sahile doğru yürüyoruz. Sahile inen rua augusto yolu (bizimde otelin köşesinden) rua augusta takına kadar hareketli,  taş döşeli,  restoranların olduğu turistik bir cadde. Hemen paralelindeki cadde ise asansörün olduğu caddeydi. Taşlar yüzlerce yıllık ama nasılsa pırıl pırıl parlıyor.


 
Resim: Rua augusta takı


Caddenin sonunda rua augusta takı var. Takı geçince tajo nehri kıyısında çok büyük bir meydan var. (praça do comercio )Ticaret meydanı denilen bu meydanda kral 1. Joseph in bronzdan yapılmış heykeli var. Meydan çok hareketli, heykel şekline girmiş insanları, tur otobüslerini görebilirsiniz. Tejo nehrinin kıyısına inip fotoğraf çektirebilirsiniz. Rua augusta takı sarı boyalı binalarla çevrili. Burada turizm ofisleri  ve şık kafeler var. Biz de bu turist ofislerinden birinden yarım günlük sintra kasabası turu satın alıyoruz. Bu sefer indiğimiz caddenin arka parelelinden otelimizedoğru çıkıyoruz. Bu caddede gene restoranlar, turistik eşya satan dükkanlar var. Otelimize dönüp biraz dinleniyor ve hazırlanıp 13 de başlayacak turumuz için tekrar ticaret meydanına dönüyoruz.

Tur otobüsü tamamen dolu, her milletten insan var. İngilizce rehberli tur seçtik önce keyifli bir yolculukla sintra kasabasına gidiyoruz ve dar ve dönemeçli bir yoldan PENA PALACE ye çıkıyoruz. Pena sarayı tam tepede masal şatoları gibi yapılmış bir yapı. Sanata, edebiyata ve müziğe önem veren kral 1. Ferdinand tarafından yaptırılmış. Çok muhteşem saraylar gördüğümüz için vasat bir saray sadece masal şatoları gibi görselliği enteresan. İçini gezdikten sonra sintra kasabasına gidiyoruz burada tur serbest zaman veriyor. Biraz bir şeyler yiyoruz. Kasabanın içi de turistik olmuş, çok kalabalık dondurma filan yiyip dolaşıyoruz.

Resim: Penna sarayı

Resim: Penna sarayı

Resim: Penna sarayının içi

Resim: Penna sarayının içi

 






Vakti gelince tur otobüsümüz kasabadan ayrılıyor ve Avrupa kıtasının en batı ucu olan (ana karanın) roca burnu na gidiyoruz. Atlas okyanusu kıyısındaki bu burunun tam karşısı Amerika kıtası - Washington muş.
 




Tur bitiminde şehir merkezine, ticaret meydanına geliyoruz. Otelimize geri dönüyoruz. Otel tavsiyesi üzerine otelden yaptırdığımız rezervasyon ile bir fedo gecesine gidiyoruz (clube de fedo&food rest.) Bu biraz daha turistik hazırlanmış bir fedo (fedo için denizcilerin eşlerini denizden dönmesi için beklerken söyledikleri yanık yöresel ağıtlar diyebiliriz.) gecesiydi. Porto daki daha keyifli geldi bize. Tabii ki yemekli ve şaraplı bir organizasyondu. Lizbon şaraplarını sevdik, bizim damak tadımıza daha uygundu. Bu arada  rua augusto yolu üzerinde yıllanmış (80 yıllık,100 yıllık) şarapların satıldığı bir dükkan var. Tabii ki ücreti çok yüksekti.
5.GÜN:
(bairrio alto, sao pedro dealkantara seyir tarası, chido, rossio tren istasyonu, pargue eduardo vıı meydanı, 28 nolu tranvay, lizbon kayedrali, castelo de s.jorge, alfama)
Kahvaltıdan sonra gene Lizbon sokaklarına düşüyoruz bu sefer santa justa asansörünün yanındaki modern asansörden üst mahalleye çıkıyoruz. Barirro alto denilen bu mahalle kaldırım taşı döşeli renkli boyanmış evleri ile bohem bir havada. Biraz bizim Kumkapı’ya (İstanbul) benziyor diyebiliriz. Dar sokaklara kurulmuş masa sandalyeler, binaların bir kısmında grafiti resimler ve sokaklara asılmış lambalar ile daha çok gece hayatı için hazırlanmış bence artık tamamen turistik olmuş bir mahalle.
 
Resim:Bairro alto


Resim:Bairro alto


Resim:Bairro alto

Zaten biz de bu doku için seyahat ettiğimizden hoşumuza gidiyor. Asansörden inince karşınıza küçük bir meydan ve bir kilise çıkıyor (sao rogue kilisesi).

Resim:Sao rogue kilisesi

Biraz ilerleyince minik bir park ve parkın içinde manzara terası var (sao pedro dealkantara). Oradan biraz daha yukarı yürüyor ve etrafı keşfediyoruz. Geri gelip, manzara terasının tam yanından tramvaya binip aşağı caddeye iniyoruz.





CHİADO denilen bu mahalle de geniş bir bulvar var. Bulvarın iki tarafında lüks alışveriş mağazaları ve kafeler var. Bulvarın alt ucunda rossio tren istasyonu  ve rossio meydanı var. Tren istasyonunun harika bir mimarisi var. Bulvarın üst ucundaki meydanda bir heykel arkasında da güzel bir park var (pargue eduardo vıı). Sonrasında cadde boyu rossio meydanına doğru yürüyoruz. Bairro alto sokaklarının birinde öğle yemeği yiyoruz.


Rossio meydanın hemen arkasından geçen sarı renkli 28 nolu tramvaya biniyoruz. Lizbon un tüm turistik mahallelerini ve ara sokaklarını tramvaydan seyrederek geziyoruz. Tramvay Lizbon katedralinin yanından geçiyor. Geçerken de yavaşlıyor. Tramvay adeta turistik araç gibi olmuş içi turist dolu biz ıgreja de santa luzia kilisesinde indik.

Oradan yukarı doğru yürüyerek (castelo de s.jorge) S.jorge kalesine çıktık. Kaleye giriş ücretli. Kaleden  Lizbon çok güzel görünüyor.







Kaleden dönerken Alfama bölgesine iniyoruz. Alfama bölgesi bir gece önce  fedo dinlediğimiz semt. Bu semttefedo yapan restoranlar var.

Resim: Alfama fedo restorant kapısı

Resim: Yıllanmış şarap satan dükkan


Oradan gene yürüyerek otelimize dönüyoruz. Her defasında hemen otelin karşısındaki pastaneden nata yemeyi ihmal etmiyoruz.
6.GÜN:
(baıxa, havaalanı)
Oteldeki kahvaltıdan sonra baıxa denilen asansörün tam etrafındaki mahalle de dolanıyoruz. Lizbon sürpriz bir şehir ilk başta sizi içine çekmiyor gibi olsa da her bir sokağı ayrı bir sürpriz olarak karşınıza çıkıyor. Biraz bizim İstanbul gibi değişik dokular şehri sarmış. Çok keyif verdi Lizbon bize. Bugün Lizbon dan ayrılıyoruz. Trafiğe kapalı agusto asansörünün tam yanındaki yokuşta mağazalar var ve çok eski kitaplar satan bir kitapçı gördük. Hele bir de sardalye konserveci vardı ki ilk başta oyuncak mağazası lunapark filan zannettik.





Bir konserve bu kadar keyifli bir mağazada satılabilir. Teneke kutuların üzerinde her türlü tarih var. Sizde sizin için anlamlı bir tarih seçerek yakınlarınıza alabilirsiniz. Biz aldık. Doğum tarihiniz, evlenme tarihiniz vs, olabilir. Dönüşte gene havaalanı servisleri rossio meydanının  köşesinden geçiyor. Buradan binebilirsiniz. Biz gene heyecan yaptığımızdan taksiye binmeyi tercih ettik. Hava alanına geldiğimizde trafik kitlenmişti, bir keşmekeş tam havaalanı giriş kapısı önü kilit 10 dk kadar bekledikten sonra ufak valizlerimizi alıp 300 m kadar yürüyüp havaalanına girdik.

Yurt İçi Gezilerim
HABER GRUBU

En son gezilerimden haberdar olmak ister misiniz?